Hani bazı öğrenciler vardır sınıflarında aslında zekidir, çalışsa sınıf birincisi olur fakat aklı hep haylazlığa çalışır. Böylelikle birinciliği hep başkasına kaptırır. İşte bizim Bozüyük’ümüzün durumunu da bu öğrenciye benzetiyorum ben. Sanayisiyle, doğal güzellikleriyle, tarihiyle, nüfusuyla, çevresinde rakipsiz olması gerekirken hatta bağlı olduğu ilinden de büyük ilçe BOZÜYÜK hep birinci olması gerekirken nedense aklı haylazlığa çalışan öğrenci gibi arkada bırakılmıştır hep. Ne zaman gurbette; nerelisin ? diye sorulduğunda Bozüyüklüyüm cevabını verince, Bozhöyük mü ? Orası neresi ? Nereye bağlı ? gibi sorularla karşılaşırım. Hatta Bilecik’i bile hiç duymamış insanlara denk geldim. Çoğu zaman da Eskişehirliyim demek zorunda kalmışımdır. Tarih bilgisi biraz daha kuvvetli olan insanlar sadece ; Hımm Bozhöyük, hani Osmanlı’nın kurulduğu topraklar veya İnönü Savaşları’nın yapıldığı yer ! deyip anımsar.
Sonra bende illa düzeltirim; Hayır, hayır ! Bozhöyük değil, Bozüyük ! Şu dikkatimi çekmiştir, Bozüyük şivesinde biz onu hep uzatarak söyleriz Boozüyük, Boğzüyük gibi ! Bazen eve gelen kargolarda bile Bozhöyük yazar, sinir olurum.

Peki bu tanınmamazlığımızın kabahatı kimdedir ? 600 yıllık ecdadımızla övünürken, Osman Bey’in göğsünde açan çınarın tohumlarının atıldığı coğrafyanın reklamını nasıl yapamamıştık biz ? Veya Ulu önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN ; Türk milletinin makus talihini yendiği, dediği kaderimizin döndüğü bu toprakların tanıtımını nasıl yapamamıştık biz, neydi eksik kalan ?

Arap coğrafyasına baktığımızda göz alabildiğince çöldür, bu çölden ancak cenazemiz çıkar dedirtir insana. Fakat o işe yaramaz dediğimiz çölü bile öyle iyi değerlendirmişlerdir ki ciplerle çöl safarisi yapıp ülke turizmine katkıda bulunup hem de şehirlerinin reklamını yaparlar. Aynı şey kutuplarda yaşayan Eskimolar için de geçerlidir. Öyle güzel reklamlarını yaparlar ki adeta buzu sevdirirler.

Peki biz şimdi Boozüyüklüler olarak elimizde Sofular Yaylası gibi bir doğal harikamız varken aklı haylazlığa çalışan bir öğrenci gibi değiliz de neyiz ? Orası bungalov evlerle veya çadırlarla turizm alanına, tatil bölgesine çevrilmez mi ? Bazen şöyle de düşünüyorum, madem Osmanlı’nın kurulduğu topraklar bu coğrafya ise, eski Yörük çadırları konsepti ile tarih oralarda yeniden canlandırılmaz mı ? Bu görseller çocuklarımızın hafızasında daha iyi yer etmez mi ? Hatta kim bilir o zaman hayranlıkla izlediğimiz tarihi diziler bile ilçemizde, ana coğrafyasında çekilir !

Neden Metristepe Zafer Anıtı’nın olduğu tepede bir Kurtuluş Savaşı dizisi çekilmesin ? Bozüyük olarak biz o Efsanenin bir parçasıyız neden insanlar hem tarihini hem bizleri daha iyi tanımasın ?

Kaderiyle baş başa bırakılmış, çürümeye yüz tutmuş tarihi evlerimiz neden restore edilip, resim galerisi veya fotoğraf sergisi haline getirilmesin veya neden el işi atölyesi olarak değerlendirilmesin ? Her sene Halk Eğitim Merkezimizde sezon sonunda çeşitli sergiler düzenlenmekte fakat üst üste, hangi sergi kime ait belli değil. Bu tarihi binalar bu tarz sergiler
için çok ideal bence. Boozüyük’ümüzün tanıtımı için de mükemmel bir reklam olur. Hatta çevre il ve ilçelerden de misafir sergiler bu tarihi binalarda sergilenebilir.

Bizler evlerimizde oturup çekirdeğimizi çıtlarken kimse bizi tanımaz. İlçemiz için, ülkemiz için elimizdeki her kaynağı en iyi şekilde kullanmalı ve tanıtmalıyız ! Biz bu coğrafyanın doğal güzellilerine ve tarihine sahip çıkmaz, hakkını veremezsek, ormanlarımızı da tarihimizi de tahrip ederler. Aslında yazılacak daha o kadar çok fikrim var fakat ne var ki biz maalesef okumayı pek sevmeyen bir milletiz.